28 Haziran 2009 Pazar

her şeyi onarabilir miyim ?

bu aralar evde sürekli birşeyler bozuluyor, ya da bozulan bir şeyleri onarma isteğim onları bana farkettiriyor, elimde süper gelişmiş on kaplan gücünde isviçre çakımla, mcgyver'ı da anarak iyi işler çıkarıyorum (:...

mutfaktaki musluğu, bilgisayarımın güç kaynağını yine elde olan malzemelerle tamir edebildiğimi bilmek zaman denilen kavramımı yitirmeme yardımcı oluyor...

bir hafta önce annemin bana ziyarete geldiğinde, perdeyi çekerken aşağı indirdiği korniş rayını onardım az önce :D 3 metre yükseklikte tavana sahip eski istanbul yapılarından olan sevgili evimde 1.70 küsür boya sahip ben. ve bir ayağı çukurda merdivenle bunu yaralanmadan -ölmeden- başarmam harika (: birkaç ay daha idare eder kanısındayım...

iki hafta önce de çalıştığım yerden ayrılıp başka bir yere geçtim... açıkçası kendimi daha iyi hissettiğim bir yerdeyim...

sadece bir yıldır istanbul da olmama rağmen bu çalıştığım 5. işyerim. umarım sonuncusu olur, çok sıkıldım sürekli etrafımdaki insanların değişmesinden...

-bu denli sık iş değiştirmem benden değil işverenlerin verip tutmadığı sözlerden kaynaklanıyor ayrıca-

zamanında en iyi arkadaşım diyebileceğim -annesine anne dediğim- ve bundan 3 yıl önce hayatımdan kesin ve bir anda çıkardığım biri son 2 yıldır sürekli bir yerlerde karşıma çıkıp hiç bir şey olmamış gibi davranmaya çalışıyordu...

işyerime geliyor ben yoksam kartvizit bırakıyor, bir şekilde facebooktan ekliyor, engelliyorum başka bir hesap açıp yine ekliyor, msn vesaire her yolu deniyor ama duvarı aşamıyordu...

nasıl bir tesadüfse annemin bana ziyarete geldiği geçen haftalarda, annem alışverişteyken karşılaşmışlar ve numaramı almış...

aradı, eskiden sürekli vakit geçirdiğim ve herşeyimi paylaştığım birine bu denli duygusuz olmama şaşırıyorum... kindar biri miyim acaba ?

fazla abarttığımı düşünmüyorum :/...

öyle mahçup hatır soran -eski- dostum yakınlardaymış...
evimi tarif ettim gel diye...

geldi...
bir önceki gün giydiğim ve dağınıklığım eseri armut koltuğumun üzerinde bıraktığım tshirtimi oradan kaldırıp dolaba sıkıştırdım...

misafir ettim, biraz sohbet ettik. beni incitişiyle ilgili hiçbirşey söylemedim, sormadım konu açmadım...

havadan sudan "naber, nasılsın, iş güç nasıl, havalar da çok sıcak, vb" standart, samimi olmadığınız insanlara karşı kullandığınız kelimeleri ona karşı bol bol kullandığım bir yarım saatin sonunda, evden uğurladım...

bu kadar yalnız hissettiğim bir şehirde bile, -eski- en iyi arkadaşıma hiç bir şey hissetmedim... hiç...
ne sevgi ne nefret...

hani kolunuzda bi karınca görürsünüz... sevmezsiniz, ama iğrenmez korkmazsınız da...
onun gibi..
silkersiniz kolunuzdan ve yoluna gider...

öyle birşey oldu...
bir daha arayacağını sanmıyorum...

bir zamanlar elime fotoğraf makinası alıp dolaşırken, girdiğim bir saat tamircisinde çektiğim fotoğrafı anımsadım.

Zamanı onarabilir misiniz? diye bir başlık açmıştım bu fotoğraf için....

ama sanırım bu isviçre çakımla yapabileceğim bir şey değil....

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder