10 Mayıs 2013 Cuma

hüzün çayı

Ne yapsam diyorsun kendine, okuduğun kitaplar, izlediğin filmler arasında dalıyorsun, bakıyorsun yine sen kalmışsın, tek başınasın, az önceki gülümsemenden eser yok şimdi.

Biliyorsun, birileri olsa etrafında, yine gülümseyeceksin oysa. Hiçbir şey olmamış gibi gülümseyeceksin. Bir şeyleri özlediğini söyleyemeyeceksin. İnsanlar hemen hemen aynı şeyleri yaşıyor olsalar da anlayamayacaklar birbirlerini... Seni...


Böyle işlemiyor, o çark böyle dönmüyor, işleyişini çözdüğünü düşündüğün an ters tarafa yatırıyor seni.


Geçeceğini biliyorsun, daha önce de çöktü bu hisler üzerine, daha önce de kalbin defalarca kırıldı. Başka çaren yoktu, yeni bir kalp yapamazdın. Topladın incecik parçalarına kadar, bir saat tamircisinin cımbızı hassasiyetinde dizdin kalbinin parçalarını yerli yerine, yeniden atmasını sağladın... 


Kalbin mecaz olduğunu bile biliyorsun ama hüznü engelleyemiyorsun değil mi?

Şarkılar da yardımcı olmuyor.

Biri sormuş 
- "neden şarkılara parça deriz?" 
diye, 
- "Eksik yanlarımızı tamamladığı için." 
diye cevap vermiş başka biri de.

Ama işleyiş öyle değil ki. 


Bazen sadece eksikleri hatırlatır şarkılar. O kalbin kopan nano parçalarını barındırırlar içlerinde ama tamamlamazlar, döner ve geçmişi gösterirler sana. 


Bakıp ne kadar genç, ne kadar zayıf, ne kadar sağlıklı, ne kadar yakışıklı/güzel olduğunu hatırlatan eski fotoğraflara benzerler. Özletirler, düşündürürler bir dokunuşu, bir kokuyu... 


Birlikte dinlenilen bir anı hatırlatırlar. Sarılışı, öpüşü, hiç bitmesin istediğin o sevişmeyi... 


Hani...

Hani o asla geri gelmeyecek şeyleri.

Hüzün de çay gibi, süzgeç bile kullansan sızıyor değil mi? Karıştırmayı bıraktığında çöküyor...

Görüyorsun, göre göre içiyorsun, öyle kalıyor dibinde. 

Ve yarım kalıyor her şey,

o çayı her içişinde....

2 yorum:

  1. Çok güzel yazmışsın kardeşim, beni aldı bir yerlere sürükledi...

    Kalemine sağlık...

    Özgür IŞIK

    YanıtlaSil
  2. lütfen yazmaya devam et çünkü bu muhteşem ✌🏻

    YanıtlaSil