7 Ekim 2012 Pazar

babanemi özledim...

1932-2011



yarın gidişinin yıldönümü babane, ne çok özledim balkona çıkıp adımı çağırmalarını...

bugün ekmeğe salça sürüp yedim babane, hani biz dışarda koştururken al şunu ye diye elime tutuştururdun ya çocukken...  ısırdıkça çocukluğumu hatırladım her lokmasında. karlı havalarda bir leğen sıcak su getirişini ayaklarımı ısıtayım diye... bulmacaları çözüşünü hatırladım, eskiyi atmaya kıyamayışını, her düğün davetiyesini saklayışını, gazetelerden kupon kesişini, bana ördüğün kahverengi kazağı, tertemiz sabun kokan kucağını hatırladım...

seni ne çok severmişim de bilmezmişim babane,
belki seni üzmüşümdür ters cevaplar vermişimdir diye aklımı zorladım. ergendim aptaldım seni üzdüğümde babane, sen hep dualar ettin, hep el üstünde tuttun ilk gözağrım torunum diye sevdin. kızamadın bile bana değil mi...

şimdi filyosa gittiğimde bakıyorum bahçene, yaban otlar kaplamış. balkonunda çiçekler yok eskisi gibi, diktiğin gül fidelerine bırakmışsın sanki gülümsemeni. geçerken bakmadan edemiyorum, senin elin değdi sen bıraktın onları... tam da kapı girişine, torunlarını karşılasınlar diye.

nur içinde yat babane, sen gördüğüm her gül goncasında, tattığım her bahçe domatesinde, biberinde, ben seviyorum diye alelacele yaptığın pancar turşusunda, her çilek reçeli kokusundasın artık.

yine de çok özledim babane...

3 yorum: