9 Ekim 2010 Cumartesi

kışı seviyorum.

nasıl geçtiğini anlamadığım bir eylülden sonra -saçma bir itiraf olabilir ama hep eylül ayında aşık olmak istedim, sanırım içinde eylül geçen güzel şarkıların çokluğundan... - soğuk bir ekime ev sahipliği yapıyor istanbul.

hayatıma renk katma çalışmalarımın hüsranını tepkisizlikle geçiştiriyorum, eylülde bir kalp kırdım, ve bir de kendiminkini...

belki de çok büyük laflar etmeyi kesmem gerekiyordur. çok üzgünüm...

bugün soğuk bir cumartesi. uyandığımda 17 derece gösteriyordu termometre, ama ben soğuk insanı olduğuma karar verdim, karlı bir kış gününde dünyaya gelmemle ilgilidir belki.

uyandıktan sonra insan ilk neyi farkeder ?.

uyanmak komik geliyor bana...
nasıl karar veriyor ki insan bilinçsiz bir haldeyken uyanması gerektiğine?

madem uyandım birşeyler yapmalıyım dedim, aç hissetmiyordum. -ki hala birşeyler yemedim sanırım... yok hayır bir mandalina yedim- balkonda dolabının kapısı rüzgardan uçmuş kombiyi yağmurdan korumam gerektiğini düşünerek, üzerini evde bulabildiğim en büyük plastik poşetle kapladım. kışı çıkaracağından şüpheliyim bu korumanın ama neyse, olduğu kadar...

gardrobumun üzerindeki ayakkabı kutularını güzelce dizdim... ayakkabı kutularını neden sevip saklar ki insan? sadece ben değilim, herkes öyle yapıyor sanki...

çamaşırları makinaya attım, birazdan asmam gerekecek bundan nefret ediyorum.

sanırım bütün gün film izleyip, sıkılınca oyun oynayacağım, belki sonra yine film izler ve yine oyun oynarım...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder